Sürdürülebilir sanata sıra dışı dokunuşlar

Atıkları dönüştürerek yaptığı soyut ekpresif eserleriyle tanıdığımız ressam Deniz Say, 26 Şubat- 4 Mart tarihleri arasında Art 212 Nişantaşı’nda beşinci sergisinde sanatseverlerle buluşuyor. Çoğunlukla kullanılıp çöpe atılan gündelik nesneler, sıradan objeler sanatçının tuvalinde yeniden hayat buluyor.

Ressam Deniz Say’ın beşinci kişisel sergisi, 26 Şubat-4 Mart tarihleri arasında Art 212 Nişantaşı’nda gerçekleşecek.

Sürdürülebilir sanata sıra dışı dokunuşlar

Maison Française: Resme ilk ne zaman ve nasıl başladınız? Sizi sanata yönelten etkenler nelerdi?

Deniz Say: Resim çocukluğumdan beri hayatımda önemli bir yer teşkil etti. Duygularımı, düşüncelerimi anlattığım, sıkıldığımda beni eğlendiren, dinlendiren, keyifli bir yakınlık kurduğum arkadaşım gibiydi. Sanki ben ona anlatıyordum, o da tüm dünyaya…Hayat beni zaman içerisinde farklı yönlere götürse de yanımdan hiç ayrılmadı. Ve bir gün geldi, bu keyifli arkadaşlık, zamanımın neredeyse tamamını kaplayan işim haline dönüştü. Bu yolculukta çok değerli hocalarım Altan Çelem ve Güneş Özmen’in emekleri tabii ki en büyük katkıyı sağladı bana. Onlardan aldığım resim eğitimlerinin yanı sıra uzun seneler sanat tarihi alanında da pek çok eğitim aldım. Ustaların işlerini görerek yola çıkmak, onların yaşantılarını, hangi zorluklarla başa çıkarak bunu tuvale nasıl aktardıklarını görmek bana büyük bir heyecan ve ilham verdi. Sanat yolculuğum bu şekilde başladı. Bugüne kadar 4 solo sergi açtım, yurtiçi ve yurtdışında pek çok fuar ve karma sergiye katıldım. 5. kişisel sergim de Şubat ayının sonunda sanatseverlerle buluşacak.

MF: Resimleriniz, eserleriniz neyi anlatıyor? Hangi teknikleri kullanıyorsunuz?

D. Say: Duyguları özgür bırakması, özgün bir biçimde ifade edilmelerine izin vermesi özelliğiyle beni kendine çeken soyut ekpresif tarzda resimler yapıyorum. Tamamı üç boyutlu ve yoğun dokulu olan resimlerimi oluştururken kolaj ve asamblaj tekniklerini kullanıyorum. “Boya, dış dünyaya ait izlenimlerimize gerçeklik katmanın, resim yapmanın bir aracı ise, sıradan bir malzeme de sanatsal bir anlatımın aracı haline gelebilir.” Aslında sanat serüvenimin çıkış noktası bu oldu. Belirli bir işlev için üretilmiş nesneleri özlerinden koparıp alışılagelen algı kalıplarını kırarcasına farklı dokular, derinlikler oluşturmak için kullanıyorum. Aslında sıradan, gündelik nesneleri tuval üzerinde dondurarak işlevlerinden soyutluyorum. Onlara farklı bir kimlik kazandırıp izleyicinin üzerinde düşünmesini sağlamak beni gerçekten heyecanlandırıyor. Burada belirtmem gereken önemli bir nokta da doku ve espas oluşturmak için kullandığım nesnelerin, tamamının “atık” malzemeler olmaları.

Sürdürülebilir sanata sıra dışı dokunuşlar

MF: Atıklarla çalışma fikri ilk ne zaman ve nereden çıktı? Ne tür atıklar kullanıyorsunuz?

D. Say: Atık diye adlandırdığımız nesnelere hep farklı gözle baktım ben. Onlar benim için atıktan ziyade yeniden hayata karışmayı bekleyen, yeni bir hikayenin başlangıcı olmak için sabırsızlanan nesnelerdi. Çocukluğumdan beri biriktirdiğim, atamadığım pek çok malzemenin de hayata atılacakları zaman gelmişti demek ki… Neydi bu atıklar? Çiçeklerin sarıldığı ve çoğu insanın çöpe attığı çeşit çeşit kağıtlar, kumaşlar; şişelerin etrafına geçirilen fileler; ambalaj için kullanılan kartonlar, mukavvalar; kullanılmayan giysiler, ayakkabılar; sinemada seyredilen 3D filmlerin sonunda pek çoğumuzun çöpe attığı gözlükler ve daha niceleri. Ömrünü henüz tamamlamamış olan pek çok malzemeyi çöpe attığımızı düşünüyorum. Zaten hepimizin bildiği gibi bugün dünyanın en büyük problemlerinden biri sürdürülebilirlik. Her şeyi çok hızlı bir şekilde tüketiyoruz, her geçen gün dünyanın artık kaldıramayacağı kadar çöp üretiyoruz. Peki, buna engel olmak için ne yapıyoruz? Tabii ki her birimize ayrı ayrı iş düşüyor. Ben de bu anlamda küçücük bir katkı da olsa çöpe atılacak nesneleri “ileri dönüştürerek”, onlara sanatsal ortamda yer vererek aslında hâlâ ne kadar güzel ve işe yarar olduklarını kanıtlamaya çalışıyorum.

“Boya, dış dünyaya ait izlenimlerimize gerçeklik katmanın, resim yapmanın bir aracı ise, sıradan bir malzeme de sanatsal bir anlatımın aracı haline gelebilir.”

MF: İlham kaynaklarınız neler? Üretmeye nasıl başlıyorsunuz?

D. Say: İlhamımı tamamen gündelik hayatımda şu ya da bu şekilde karşıma çıkan atık malzemelerden alıyorum. Onları gördüğüm an “Yeni bir hayata yelken açmaya ne dersin? Önce sanatsal bir kompozisyonun içinde yerini bulacaksın, sonra kat kat boyayla harmanlanacaksın, renk, şekil, doku gibi resmin temel elemanlarıyla uyum içinde olman için defalarca izleneceksin, değişeceksin, ve nihayetinde eserin parçası olarak bir sanatseverin duvarında yerini alacaksın” demek geliyor içimden. Bunu bana hissettiren objeyle yola çıkıyorum. Bu tarz atıkların dışında doğadan da fazlasıyla ilham alıyorum. Kendi topladığım ağaç kabukları, dallar, yosunlar da pek çok resmimde yerlerini buldular. Resmin kurgusu ve katmanların oluşum aşaması benim için spontan ve en keyif aldığım aşama. Renkler ve formlar daha sonra işe dahil oluyorlar. Atölyem Beykoz’da. Bugüne kadar yaşadığım evleri içinde atölyem olacak şekilde tasarladım hep. Atölyeme her istediğimde ulaşabileceğimi bilmek önemli benim için. Ev-atölye çalışmam sayesinde günün ve gecenin her saati aklıma bir fikir geldiğinde heyecanla atölyeye koşabiliyorum.

MF: Bize serginizden bahseder misiniz? Sergide neler göreceğiz?

D. Say: Beşinci kişisel sergim olacak. 26 Şubat-4 Mart tarihleri arasında Art 212 Nişantaşı’nda gerçekleşecek. Yine atık malzemeleri kullanarak oluşturduğum soyut resimlerimin yanı sıra “Yırtık” adlı serimden de parçalar olacak. Yırtık serisindeki resimler, tuval üzerinde yine 3 boyutlu yırtıkların bulunduğu, bilinmez olana, görünmez olana duyulan merak ve heyecan duygularını barındıran işler.

Art212; Kadırgalar Cad., 8, Maçka, İst.
Tel: (0212) 240 22 82.
@denizsay_art
denizsay.com

Back to site top