Her şey modenizmin maestrolarından Mies Van der Rohe’nin “Az Çoktur” felsefesiyle başladı. Kökleri 1960 ve 70’li yıllara dayanan minimalist akım 21. yüzyılda evrilerek yerini mindful minimalizme bırakırken yaşam alanlarında nicelikten çok niteliği öne çıkaran minimalüks akımı ortaya çıktı.
Yapım Naz Gürlek.
Üstteki fotoğraf: Bolia.
Günümüzde içinde yaşadığımız kaotik düzene ve yüzeysel ilişkilere bir başkaldırı olarak ortaya çıkan minimalüks akımı, bizleri sakinleşmeye çağırıyor. Kendimizi iyi hissettiren öze dönüş senaryoları maddesel olarak azaltıp manevi olarak zenginleştiğimiz hayatlara ışık tutarken yaşam alanlarında yorucu tempodan bizi uzaklaştıran bir düzen öne çıkıyor. Gösterişten uzak, içinde yaşayanlar için anlam taşıyan öğelerle kurgulanmış sakin bir atmosfer bugünün yaşam pratiklerinde yeni lüks olarak tanımlanıyor.
Minimalüks Adımlar
- Organik formlar: Kıvrımlı çizgiler ve akışkan strüktürler minimalüks yaşam alanlarını şekillendiriyor. Mimaride kullanılan arklar, mobilyalarda bedeni sarmalayan modeller bu akımın oyun kurucuları arasında.
- Kontrast hamleler: Malzemeler, formlar ve renkler arasında kurgulanan dengeli bir kontrast, minimalüks mekânların kimliğini belirliyor. Beton yüzeylerle bir araya gelen doğal ahşaplar veya siyahlarla kullanılan kum tonları buna güzel birer örnek.
- Size iyi gelenler: Dekorasyonda kullanılan her objenin bir fonksiyonunun olmasının yanı sıra size kendinizi iyi hissettirmesi de minimalüks anlayışının başlıca hususlarından.
- Wabi-Sabi’ye saygı duruşu: Japonların Wabi-Sabi felsefesinin izinde minimalüks yaşam alanları kusurluluğun altındaki estetizmi arıyor. El yapımı seramikler, duyuları harekete geçiren keten, pirinç, taş ve traverten gibi dokular minimalüks mekânlarda kendilerine yer buluyor.
- Monastik bir görünüm: Manastırlara özgü ruha huzur katan monastik bir mekân aritmetiği minimalüks mekânlara hakim. Boşluklarla yaratılmış ferah bir düzen, yüksek tavanlı bir mimari ve doğal ışık olmazsa olmazlardan.