RÖPORTAJ: Türkiye’de açan İngiliz gülleri

İngiliz Kraliyet ailesi ve ünlülerin çiçek tasarımcısı, Kensington Sarayı’nın daimi çiçekçisi Judith Blacklock, Mayıs ayında Maison Française’in davetlisi olarak, önce Mesa İnşaat sponsorluğunda İstanbul’da, sonra Mesa ve Aktürk sponsorluğunda Ankara’da birer workshop vermek üzere Türkiye’ye geliyor. Blacklock ile çiçek kokularıyla dolu bir söyleşi yaptık.

Maison Française: Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Judith Blacklock: Londra’nın merkezinde, Knightsbridge Caddesi’nin gürültü ve telaşının sadece dakikalar uzağında, çeşit çeşit çiçeklerin yetiştiği cennet gibi bir semtte konumlanan Judith Blacklock Flower School isimli bir okulun kurucusu ve sahibiyim. Burada ister profesyonel, ister amatör her düzeyden öğrenciyle eğlenceli, yaratıcı, ilham verici çiçek aranjmanları yapıyoruz. Eğitmenlerimiz ülkenin en yetenekli ve yetkin çiçek tasarımcıları içinden seçiliyor. Öğrencilerimiz duvarları büyük çiçek desenli resimlerle ve pastel renklerin bir araya geldiği bir badana şekli olan klasik İngiliz Forrow&Ball tarzı boyalı sınıflarına girdiklerinde ve içerideki yoğun çiçek kokusunu içlerine çektiklerinde vücutları gözle görülür şekilde rahatlıyor. Doktorlar strese karşı benim kurslarımı tavsiye etmeliler diye düşünüyorum. Bununla birlikte çiçek tasarımı üzerine yazdığım 11 adet kitap bulunuyor. Şu an 12. kitabım üzerinde çalışıyorum. Ayrıca Flower Arranger isimli derginin de editörlüğünü yürütüyorum. Uluslararası birçok platformda eğitim verme şansım oldu ve Kensington Sarayı için düzenli olarak çiçek düzenlemeleri yapıyorum. 2011’de Britanya’da düzenlenen gelmiş geçmiş en büyük kesme çiçek etkinliği organizasyonu olan Flowers at Chicheley Hall’a imza atmanın keyfini yaşadım.

MF: Çiçek tasarımı yaparken nelerden ilham alıyorsunuz?

J. Blacklock: İlham kaynaklarım çok çeşitli. Bu bir vazo, renk, mevsim, bahçemdeki tek bir çiçek ya da bir sanat eseri olabilir. Mevsim çiçeklerini kullanmayı seviyorum ama farklı mevsim çiçeklerini karıştırmak hoşuma gitmiyor. Örneğin, bana göre laleleri (ilkbahar çiçekleri) şakayıklarla (yaz çiçekleri) asla karıştırmamak lazım. Ayrıca iyi tasarımın dünyada kabul görmüş prensip ve yöntemlerini takip ediyorum.

MF: Kraliyet ailesine tasarım yapmak nasıl bir duygu? Bunun özel yöntemleri var mı?

J. Blacklock: Müşterinin kim olduğu önemli değil. Herkese eşit derecede özen ve zaman harcıyorum. Son yıllarda düzenli olarak İngiltere Kraliçesi’nin RHS Chelsea Flower Show’da kullandığı buketleri tasarlıyorum. Özellikle kokulu kır çiçeklerinin zevkli karışımından oluşan buketlere meraklı olan Kraliçe’nin favori çiçeği yine kokulu ve parlak renkli bir kır çiçeği olan Lathyrus odoratus yani ıtırşahi…

MF: Peki sizin en sevdiğiniz çiçek hangisi?

J. Blacklock: En çok David Austen gülü olarak bilinen ünlü İngiliz gülünü seviyorum. Bununla birlikte müge ve ıtırşahi, Kraliçe gibi benim de en sevdiğim çiçeklerden. Bu üç çiçeğin ortak noktası hepsinin kendine has çok güzel kokularının olması ve benim için kolay ulaşılabilirliği.

MF: Sizin imzanızla bilinen bir tasarımınız var mı? Başarınızın sırrı nedir?

J. Blacklock: Geleneksel İngiliz tarzı olarak tanımlayabileceğimiz akışkan ve gösterişli tasarımlarımla tanınıyorum. Bir de öğrencilerime çok büyük, alımlı ve yapması çok zormuş gibi görünen bazı aranjmanları kolay birkaç yöntemle öğretebilmem, okulumun başarısının sebebi…

MF: Yapmaktan en fazla keyif aldığınız kombinasyonlar hangileri?

J. Blacklock: Çiçek tasarımında her zaman sadelikten yanayım. Frezyalarla dolu bir buket ya da bir kucak dolusu kokulu gül gibisi yoktur. Yani detaylarla boğulmuş karmakarışık tasarımlardan hoşlanmıyorum.

 

 

 

 

Back to site top